16 Ağustos 2011 Salı

MUTLAK İRADE

02-06-2011 ·

MUTLAK İRADE
Eski yunanlılar işlerine geldikçe ve zorda kaldıklarında somut doğa olaylarına bakarlardı. Bunu yaparlarken de, hani neredeyse yaptıklarından utanırlardı. Onlara göre edinilmeye değer bilgi, beyin hücreleri çalıştırılarak elde edilen sanal bilgiydi. Tıpkı günümüz insanları gibi! Evrensel gerçekler ve günlük olaylarla ilgili bilgiler onların gözünde “ikinci sınıf” bilgiydi. Platon’la bir öğrencisi arasında geçen şu ilginç tartışma hep anlatılır.

Öğrenci, matematik dersinin sonunda “Peki hocam” demiş. “iyi güzel ama bütün bunların yararı?” sonra eklemiş “Ne gibi sonuçlar çıkar bundan?” Platon köpürmüş, kölelerinden birini çağırtmış, “Bu öğrenciye bu hafta harçlığını vermeyeceksin” demiş. Sonra da öğrenciye dönüp “Gördün mü? Matematik dersinin böyle de sonuçları olabiliyor” demiş.
İnsanoğlunun mutlak güç olarak biyolojik ruhsuz bir beyni ve Tanrısız bir fiziği önemsemesi özgür ve egemen olabilme arayışından ileri gelmektedir. Tanrı, ruh, kader, vahiy. Melek, cin, peygamber ve şeytan gibi mutlak varlıkları ya tamamen ya da kısmen inkâr etmeleri, sınırlarını daraltmaları veya bilinçaltının ürettiği hipotezler olarak değerlendirmeleri, benliksel aldatmanın egemen olabilme hırs ve ihtirasından kaynaklanmaktadır. Hâlbuki yaşadıkları gerçekler arasında sayısız delil ve mucizelere şahit olmalarına rağmen, fikirlerindeki ısrarcılıkları, yine de gerçekleri gizlemeye yeterli olmamaktadır. Ne de olsa gerçek dünyayla ilgili somut bilgiler “ikinci sınıf bilgi”, sanal âlemin hayalî düşleri ve karşılığı olmayan teori, felsefe ve anlayışları ise “birinci sınıf bilgi ” olarak kabul görmekte, böylece yaratıcı olabilme vasfına ulaşılarak “sanal tanrı” kimliklerin varlıkları sürdürülmeye çalışılmaktadır.Kaynakwh webhatti.com:
Birçok olayda olduğu gibi, özellikle arılar ve karıncaların hayatları, işlev ve yaşam biçimleri. Bilim adamlarının rasyonalist felsefelerini, hücresel beyin anlayışlarını ve evrim teorilerini yıkarak geçersiz kılan ve mutlak iradenin kâinatsal düzeneğini kanıtlayan zincirsel halkanın zihinsel misalleridir. Hayvanlar âlemi önyargısız irdelendiğinde insanlık âleminden farksız kadersel düzene göre nasıl programlandıkları anlaşılabilecektir.
Arıların dünyası incelendikçe bilim adamlarının şaşkınlıkları daha da artmıştır. Onları şaşırtan, altıgen, yamuk, eşkenar dörtgen gibi matematiksel şekillerle ilgili hesaplamaların ve bu şekillerin hangisinin peteğin neresinde bulunacağı gibi detayların arılar tarafından eksiksiz bir şekilde biliniyor ve yapılıyor olmasıdır. Yani mantıksal bir işleyiş! Örneğin arılar konusunda yazılmış önemli eserlerden olan “The World of Bees” kitabında araştırmacı Muray Hoyt, petek yapımını şöyle özetlemektedir: “Bir sürü farklı arının, ağızlarındaki balmumunu gerekli yere bıraktıktan sonra aynı kalınlık ve şeklin oluşması şaşırtıcıdır. Bütün bunlardan, on binlerce böcekten her birinin kendi kendilerine usta birer mühendis ve deha olduklarının kanısına varıyorsunuz.”
Arılar petek hücrelerinin genişliğini ve kalınlığını hassas algılayıcı tüyleri sayesinde ölçerler. Arıların duyum tüyleri, özellikle çene ve antenlerde yoğun olarak bulunur. Bir bal arısının tek bir anteninde 8500’e yakın algılayıcı tüy ve 500.000 algılayıcı hücre tespit edilmiştir. Arılar bu tüyleri kullanarak, ördükleri hücrelerin duvar kalınlığını ölçerler. Bu ölçümü yaparken son derece titiz hareket ederler. Bir hücreye balmumu ekleyen arı. Hücrenin duvarını sürekli olarak hafif hafif iter. Duvarda oluşan harekete göre hücrenin elastikiyetini ve kalınlığını anlar. Bütün bu işlemlerin sonucunda ortaya yine mucizevi bir durum çıkar. Bütün arıların balmumundan ürettikleri petek duvarlarının kalınlığı tam olarak 0.07 m.m. dir.
Vücut yapısı çıplak gözle dahi incelenemeyecek kadar küçük olan arının akıl almaz bu zeka ve yeteneğini kendisine kazandıran zerrecik beyni mi? Eğer insanı hayvandan ayırıp üstün kılan beyin ise, neden insanoğlu arıdaki zekaya, dirayete ve mühendislik kabiliyetine haiz değildir? Kaynakwh webhatti.com:
EVRİM TEORİSİNİN KURUSUCU DARVİN BİLE BU KÜÇÜK CANLILAR KARŞISINDA ŞAŞKINLIĞA DÜŞEREK ŞÖYLE DEMİŞTİ :”BALARISINA DAİR NE SÖYLEYEBİLİRİZ Kİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder